Yaptıklarım, okuduklarım, seyrettiklerim, dinlediklerim, gezdiklerim …

Archive for Temmuz, 2009

Davul Kursunun 3.haftasından görüntüler…

Bülent Ortaçgil’i dinledim…

28 Temmuz 2009 Salı günü Aykut Barka parkında müzisyen Bülent Ortaçgil’in konserine gittim. Konser Beşiktaş Belediyesi’nin düzenlediği ücretsiz etkinliklerden biriydi. Yüzlerce izleyicinin olduğu konserde, Bülent Ortaçgil en güzel eserlerini seslendirdi. Seyircilerle şakalaştı, sohbet etti; seyircilerin istek şarkılarını seslendirdi.

BulentOrtacgil_2009_02 BulentOrtacgil_2009_03 BulentOrtacgil_2009_04
http://vimeo.com/moogaloop.swf?clip_id=5844586&server=vimeo.com&show_title=1&show_byline=1&show_portrait=0&color=c9ff23&fullscreen=1

Bülent Ortaçgil’i dinledim… from Kazim Simsek on Vimeo.

Mimi sokakta geziyor…

Arkadaşım Emine, köpeği Mimi’yi Beşiktaş sahilinde yürüyüşe çıkartırken, ben de ona eşlik ettim ve Mimi’nin fotoğraflarını çektim. Mimi’nin cinsi beagle olup, kendisi oldukça tatlı, sevimli bir dişidir.

 

 

Mimi_01 Mimi_09 Mimi_04

Pandomim yapanlar…

28 Haziran 2009 Pazar günü Kadıköy Bahariye sokağında Maskistanbul sanatçılarından pandomim gösterisi…

Davul kursu 2. hafta provası

15 Temmuz 2009 Çarşamba günü davul kursunda 2. hafta prova çalışmalarımdan görüntüler sunuyorum.

Davul çaldığım stüdyodan görüntüler…

14 Temmuz 2009 Salı günü davul eğitimi aldığım Beyoğlu Sanat Merkezi’ndeki davul stüdyosundan görüntüler sunuyorum.

Dünya Kültürleri ve Gençlerin Avrupa Kültür Başkenti İstanbul Buluşması 2009

15 Temmuz 2009 Çarşamba gecesi Taksim meydanında “Dünya Kültürleri ve Gençlerin Avrupa Kültür Başkenti İstanbul Buluşması” ndan görüntüler…

Kadıköy’de horon tepenler…

19 Temmuz 2009 Pazar günü Kadıköy sahilinde horon tepenleri görüntüledim.

Davul çalmaya başladım…

2 Temmuz 2009 Perşembe günü bir arkadaşımla buluştum. Kendisi yan flüt kursu almak istediğini belirterek, internetten bir müzik kursu bulduğunu ve beraber gidip gidemeyeceğimizi sordu. Böylece beraber kursa gittik. Kursun sahibi Yakup Lalik hoca bizi karşıladı. Koşulları konuştuktan sonra, arkadaşım yan flüt kursuna yazıldı. Yakup hoca bana davul ile ilgilenip ilgilenmediğimi sordu. Ben de çocukken çaldığımı, davulun hoşuma giden bir müzik aleti olduğunu söyledim. Yakup Hoca bana bir saat ücretsiz ders verebileceğini söyledi. Ben de kabul ettim. 4 Temmuz 2009 Cumartesi 16:00’da ücretsiz ders aldım. Ders çok hoşuma gitti. Böylelikle benim davul maceram da başladı.

Davul çalmak bilhassa stres atmak için birebir. Davul çalmakta kullanılan çubukları yani bagetleri elimize alıp davullara, zillere sertçe vurarak içimizdeki stresi dışarı atıyoruz. Davul güzel bir alet, imkanı olanlara kuvvetle tavsiye ederim.

Derste nota bilgisi de veriliyor. Şu an çok anladığımı söyleyemem. Hoca her gün 40 dakika çalışmamın gerektiğini söyledi. Doğrusunu söylemek gerekirse, değil 40 dakika, 1 dakika bile bazen ayıramıyorum. Şu yazıyı yazdığım bugün olduğu gibi…

Davul kursunda çekilen fotoğrafları ve videoları yayınlıyorum.

DavulKursu_KazimSimsek_001 DavulKursu_KazimSimsek_002 DavulKursu_KazimSimsek_003 DavulKursu_KazimSimsek_004 DavulKursu_KazimSimsek_005

Davul ustam Yakup Lalik

YakupLalik_001 YakupLalik_002 YakupLalik_003

Sansarak Kanyonu’ndaydım

20 Haziran 2009 Cumartesi İznik’ de bulunan Sansarak Kanyonu’nda dere yürüyüşü yaptım.

Hafta sonumu şehir dışında, doğa yürüyüşü yaparak geçirmek istedim. İnternet’te tur firmalarının web sitelerinde araştırma yaparken Sansarak Kanyon gezisine rastladım. Parkurun zor olduğu özellikle belirtiliyordu. Parkurun zor olması bende bu tura katılmak için şiddetli bir arzu doğurdu. Tur şirketini aradığımda, karşıma tur rehberi Erol Şahin çıktı. Bana dere yürüyüşünde deneyimli olup olmadığımı sordu; ben de deneyimli olduğumu (aslında daha evvel hiç dere yürüyüşü yapmamıştım), uzun yürüyebileceğimi belirttim.

20 Haziran 2009 Cumartesi 07:25’de Taksim’de minibüsümüz geldi. Tur rehberimiz Erol Şahin ile tura katılanlarla tanıştık. 07:30’da İznik’e doğru yola çıktık; yolda diğer katılanları da aldık. Toplam 16 kişiydik. Eskihisar ile Topçular arasında işleyen feribotta rehberimizin aldığı poğaçalar ve meyve sularıyla kahvaltımızı ettik. 11:30′ da İznik’e vardık. Burada 20 dakika verilen molada Ayasofya müzesini gezdim ve İznik Sanat Galeri’sinden çini buzdolabı süsleri aldım.

Moladan sonra kanyona doğru yola çıktık ve 12:30′ da Sansarak Köyü’ne geldik. Sansarak köyünden:

Arabayı burada bırakarak kanyona doğru yürümeye başladık. Burada Sansarak Köyü’nden Şaban Aydın bize katıldı. Kendisi, kanyonu tur rehberimiz Erol Şahin’den çok daha iyi bildiği için, bize kanyon gezisi esnasında çok yardımcı oldu.

Yaklaşık bir saat yürüyüşten sonra kanyon başlangıcına geldiğimizde saatler 13:30’u gösteriyordu.

Dört dakikalık bir yürüyüşten sonra eski değirmenin olduğu yere geldik. İlk dereyi burada gördük. Burası dere yürüyüşümüzün başlangıç noktasıydı. Buradan dereyi takip ederek kanyon yürüyüşüne başladık.

Derenin bazen içinden, bazen yanından yürüyorduk. Rehberlerimizi takip ediyorduk. Onlar hangi kayaya basmışlarsa, biz de ona basmaya gayret ediyorduk. Yürüyüş esnasında geri dönenler oldu. Yürüyüş esnasında belimize dek suda yürüdüğümüz anlar oldu. Kayalardan kayalara atlarken heyecanlı anlar yaşadık. Yürüyüş esnasında herkes birbirine yardımcı oluyordu. Bazen bir insanın yardımı olmadan, bir yerden inmek veya çıkmak tehlikeliydi. Yürüyüş esnasında “ayağımı nereye atsam”, “hangi kayaya zıplasam” , “sağ ayak mı yoksa sol ayakla mı kayaya bassam” gibi düşünceler saatler boyunca zihnimizi meşgul etti. Hep önümüze bakmaktan etrafımıza doğru düzgün bakamıyorduk bile… Ancak molalarda etrafımızdaki güzelliklerin farkına varıyorduk. Yürüyüşümüzün ortalarında bir yerde durduk ve bize verilen sandviçlerimizi yedik. Bir çok gölet vardı. Bazı arkadaşlarımız buralarda yüzdü. Buralara balıklama atlama cesareti gösteren arkadaşlar da vardı. Su buz gibi olduğu için suda çok fazla kalamıyorlardı. Kanyon gezisinin sonlarına doğru, derede yürürken bir ara ayağım kaydı ve fotoğraf makinemi suya düşürdüm. Düşürünceye kadar bayağı bir fotoğraf çekmiştim. O yüzden fazla üzülmedim. Dört saatlik dere yürüyüşünden sonra bir noktada yürüyüşü bırakıp, tepeye tırmanmaya başladık; zira dönüş yolculuğumuza başlamıştık. Bu tırmanma da oldukça zordu. Patika çok dardı. Her tarafta dikenler, ısırgan otları, ağaç dalları ve en önemlisi kaygan taşlar vardı. Eğer bir kaygan taşa basarsak aşağıya yani dereye yuvarlanırdık. Saat 18:30 civarı köye döndük. Yaklaşık 6 km ve 6 saatten fazla çok zorlu, adrenalin hormonunun vücudumuzun her tarafına yayıldığı müthiş bir yolculuktan sonra köyümüze döndük.

Bu kanyon Marmara bölgesinin zorluk derecesi en yüksek olan parkurudur. Parkur yürüyüşümüz zor olduğu kadar eğlenceliydi. Tüm katılanlar yürüyüş esnasında çok zorluk çektiler; ancak eve döndüğümüzde, gördüğümüz o manzaraların tadı damağımızda kalmıştı. Tur rehberimiz Erol Şahin, kanyon yürüyüş esnasında bize rehberlik eden Sansarak Köyü’nün rehberi Şaban Aydın’a ve geziye katılan tüm arkadaşlara teşekkürler…

Tur esnasında içimden bir daha böyle bir tura asla katılmam dedim. Çünkü bu parkurdan “Ancak deliler geçer” diye düşündüm. Yürüyüş bitip, eve döndüğümde, ayaklarım ve kollarımdaki yaralar ve çürükler iyileştikten sonra, içimden “İyi ki bu tura katılmışım” dedim. Gelecekte tekrar aynı yere gelmeyi düşünüyorum. Zorluklardan korkmayan, ayaklarına güvenen insanlara bu kanyon gezisini tavsiye ederim.

Bileği saran, altı kaymayan ayakkabı şart. Cep telefonu çekmediği için yanımızda taşımaya gerek yok. Fotoğraf makinesini bir naylon torba içinde saklamak tavsiye edilir. Yüzmek isteyenler mayo götürebilir.

Kanyon gezisi esnasında köy rehberimiz Şaban Aydın ile sohbet etme fırsatı buldum. Kendisi buralı; domates yetiştirip satıyormuş. Son yıllarda artan turizm sayesinde rehberliğe başlamış. Kendisi oldukça renkli bir şahsiyet. Dizi filmlerde, sinema filmlerinde figüranlık yapmış. Tur esnasında bayağı bir anısını dinledik.

Biraz da Sansarak Köyü ve kanyonu hakkında bilgi vereyim.

Sansarak Köyü, İznik ilçe merkezine 17 km. mesafededir. 500 yıldan daha eski bir köydür. Adının nereden geldiğine dair rivayetler var. Köy kısraklarıyla meşhur olduğundan “Sarı kısrak” kelimelerinden geldiğine dair internetten haberler okudum; ancak Şaban Aydın bana “kısrakla” kelimesinden geldiğine dair bir bilgi verdi.

Kanyonun içinden akan dereye “Kayalı Dere” veya “Karadere” derlermiş. Kanyonun uzunluğu 7 km. Biz tüm kanyonu yürümedik; kanyonun ortasından bir yerden köye döndük. Tüm kanyon 7 saatte yürünebiliyor.

Çektiğim videoyu yayınlıyorum.

İşte fotoğraflar! Derler ya, “Bir fotoğraf bin kelimeye bedeldir”, ispatı…