15 Nisan 2009 Çarşamba günü İstanbul Film Festival filmi olan Kuduz Köpek Johnny (Johnny Mad Dog)adlı filmi seyrettim.
Festivalin başladığı günlerde festival filmlerinin tanıtıldığı kitapçığı incelerken, “Kuduz Köpek Johnny” adlı film dikkatimi çekti. Film bir romandan uyarlanmıştı. Afrikada savaşan çocuk askerlerin öyküsüydü. Filmi seyretmek istedim ve biletimi aldım.
Film başlamadan önce, filmin yönetmeni Jean-Stéphane Sauvaire seyircilere kısa bir konuşma yaptı. Konuşmasında filmin Liberya’da çekildiğini, çocuklarla birlikte 1 yıl yaşadığını, onlara oyunculuğu öğrettiğini ama zor öğrettiğini; çünkü çocukların ateş etmesini iyi bildiğini ama rol yapmasını bilmediğini söyledi. Filmdeki çocuklar aslında gerçekten Liberya’daki iç savaşta savaşmışlar. Yönetmen, çocuklar için “Mad Dog Johnny Foundation” adlı bir vakıf kurduğunu da söyledi.
Film ile ilgili bilgi vereyim.
Yönetmen : Jean-Stéphane Sauvaire
Roman: Emmanuel Dongala
Senaryo: Jean-Stéphane Sauvaire
Oyuncular: Christophe Minie, Daisy Victoria Vandy, Dagbeh Tweh
Yıl: 2008
Film aynı adlı romandan uyarlanmıştır. Romanın yazarı Emmanuel Dongala’dır.
Yazar ile ilgili bilgi vereyim.
Kongolu bir kimyager ve yazar. Kısa oyunları, romanları ve tiyatro oyunları var. “Johnny Mad Dog” ve “Little Boys Come from the Stars” romanlarının yazarıdır. Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşıyor. Organik kimyada doktorası var ve üniversitelerde ders veriyor.
Film adı verilmeyen bir ülkede savaşan çocuk askerlerin öyküsüdür. Ülkede iç savaş vardır. İktidarı devirmek isteyen çetelerin en büyük savaş gücünü çocuklar oluşturur. Çocuklar zorla kaçırılır, silahlarla talim yaptırılır ve insan öldürmesi öğretilir. Çete liderleri çocuklara devamlı propaganda yaparlar. Böyle bir çetenin başında “Mad Dog Johnny” lakaplı 15 yaşında bir çocuk vardır.
Çete yoluna çıkan düşman askerlerini sorgusuz sualsiz öldürür, sivil insanları ise rastgele öldürür, soyar, kadınlara tecavüz eder.
Çocuklar bir çetenin içinde olmanın verdiği dayanışma duygusuyla, ellerinde silah, kendilerini yenilmez, öldürülemez olarak görür ve bu inançla ülkenin başkentine gidip, iktidarı devirmek isterler.
Afrika’da savaşan çocuk askerlerin varlığı herkes tarafından bilinir. Ancak bunu kafamızda canlandırmamız zor. Bu filmi seyrettikten sonra Afrika’daki iç savaşlarda neler yaşandığını tüm çıplaklığıyla görüyoruz. Anne babası ölmüş çocuklar donuk gözlerle kendilerine sahip çıkacak birilerini ararken , yerlerde savrulmuş cesetler göz alabildiğince uzanırken bizim yani filmi seyreden herkesin tüyleri diken diken oluyor. Ancak bu korkunç durumlar savaş ortamındaki o insanları etkilemiyor. Bizler için korkunç, dehşetli görüntüler onlar için artık bir anlam ifade etmiyor.
Çocukların performansı mükemmel. Yönetmen işini çok iyi yapmış; çocuklar filmde sanki birilerini gerçekten öldürüyorlardı. Mermileri etrafa sıkarken, insanları öldürürken ki yüz ifadeleri rol icabı değil; onlar en iyi bildiği işi yapıyorlar.
Bu film hayatım boyunca seyrettiğim en etkileyici filmlerden biridir. Daha önce seyrettiğim Tanrı Kent (City of God) de bu film gibi etkileyiciydi. Bu filmin herkes tarafından seyredilmesini ve kara Afrika’da neler oluyor sorusuna verilen bu muhteşem görsel cevabın görülmesini arzu ediyorum. Film kurgu değil, bir belgeseldir. Filmde yaşanılanlardan daha acı, daha korkunç olayların gerçek hayatta yaşandığını düşünmek insanı allak bullak ediyor. İnsanın adeta beyni duruyor. Film, seyrettikten sonra insanın filmin etkisinden çıkması çok zor; örneğin ben bu yazıyı filmi seyrettikten 9 gün sonra yazdığım halde filmin benim üzerindeki etkisi hiç azalmadı, azalacağı gibi bir durum da görülmüyor.
Bir Cevap Yazın