18 Ekim 2008 Cumartesi günü Ferhan Şensoy‘ un oynadığı “Fernâme” oyununu Ortaoyuncular Sahnesi‘ nde izledim.
Uzun zamandır Ferhan Şensoy’ un bir oyununa gitmek istiyordum. Bir hafta önce 35 YTL vererek 1. sıra, 5 numaralı koltuk biletimi aldım. Bilet parasının sadece nakit ödenebilmesi ve satılan biletin iade edilememesi durumuna dikkat edilmesi gerekir.
Oyunun başlamasına 5 dakika kala Halep pasajına girip, Ortaoyuncular Sahnesi’ ne vardım. Salonu ilk kez gördüğüm için etrafa meraklı gözlerle bakıyordum. Salonun mimari yapısı çok hoşuma gitti.
Oyuna başlarken cep telefonlarının kapatılması gerektiği yada kapatmazsak başımıza neler gelebileceğini bildiren, esprili dilli bir anons duyduk. Tabii ki anonsu yapan Ferhan Şensoy’ un kendisiydi.
Anons bitti ve perde açıldı. Bu, Ferhan Şensoy’ u ilk görüşümdü. Elindeki trompetini çalarak oyuna başladı. Oyun iki perdelik ve süresi yaklaşık 2.5 saat.
1. perde Ferhan Şensoy’ un toplum, siyaset, teknolojinin insan hayatındaki etkileri gibi bir çok alandaki sorunları esprili bir dille getirdiği konuşmasıyla geçti.
2. perdede, Ferhan Şensoy’ un kaçamak diye nitelediği sinemayla olan ilişkisini dinledik. Oynadığı 7 filmden esprili bir dille bahsederken, gözlerinin nemli olması dikkatimi çekti. Eski anılarını bize anlatırken tahminim; eski, güzel anılarının aklına gelip duygulandığıydı. Beş yaşındayken, babasına ait sinema salonunda filmleri nasıl izlediğini anlatırken, duygulandığını görmemek imkansızdı. Tiyatro oyunculuğundan aldığı zevki, sinema oyunculuğundan almadığını söylemesiyle, O’ nun sinemayla pek de iyi olmayan ilişkisinin, kendisinde çok fazla rahatsızlık yaratmadığını düşünebiliriz. Kendisinin yazdığı “Afitap’ ın Kocası İstanbul” eserinin sinema filmi olarak çekmek istediğini öğrendik.
Oyunda belden aşağı espriler, küfürler vardı. Çok sık olarak kelime oyunlarına başvurdu. Örneğin internet yerine interflu gibi… Bu durum, izleyicide, biraz işin kolayına kaçıyor gibi bir duygu uyandırsa da, oyun süresinin 2.5 saat olması ve Ferhan Şensoy’ un neredeyse durmaksızın konuşması dolayısıyla, böyle basit esprilerin olmasını normal karşılıyorum. Oyunda böyle basit esprilerden sayıca daha çok, zekice ve üzerinde daha çok düşünülmüş esprilerin olması oyunu keyifli kılıyor.
Oyunda seyircilerle birebir temasa geçmesi, onlarla sohbet etmesi kendisine duyduğu güvenden kaynaklanıyor.
Fernâme aslında Ferhan Şensoy’ un bir yangınnâmesi, bir şikayetnâmesi gibiydi. Oyun 190. kez sahnelendi. Her defasında kendisini yenileyen bu oyunu seyretmekte fayda vardır diye düşünüyorum. Tahminim odur ki; Ferhan Şensoy yaşadıkça, sahnede ayakta kalabildiği sürece bu oyunu sahneleyecektir.
Benim web sitem de aslında benim Kâzımnâmemdir; değil mi 🙂
Bir Cevap Yazın